Gıda güvenliği ve pek tabii ki gıda enflasyonu hususlarını izah etmek için kabaca dört temel noktaya değinmek elzemdir: İlki, mevsimsellik etkisi ve yetersiz rekabet nedeniyle gıda fiyatlarındaki geniş bant dalgalanmalar. İkincisi, efektif bir ürün üretim planlaması geliştiril(e)memesi. Üçüncüsü lojistik ve tedarik zinciri süreçlerindeki verimsizlikler ve son olarak da yetersiz kapasite ve verimsizlik sebepleriyle yeterli seviyede üretim oluşturulamaması.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde vurgulanan insan haklarının halen daha birçok ülkede tanınmadığı bir dünyada bu yazıyı yazmak, ayrı bir trajedi olsa gerek. On binlerce insan Filistin’de dünyanın en büyük soykırımına uğrarken, açlık ve sefalete terkedilmişken bizim fahiş fiyatları konuşuyor olmamız bambaşka bir açmaz olsa gerek. Birinin acısının diğerinin sahte mutluluğuna, bir başkasının dramının ise diğerinin kahkahasına dönüştüğü dünyada; yaşam ve ölüm arasında ağır bir sınav veren insanoğlu için hayat devam ediyor.
Ahlaki çöküntü başladı mı hemen her alanda fiyatlama davranışı da bozulmaya başlıyor maalesef. Mevcut küresel neoliberal ekonomik ağ her tarafı sarsa da, yaşanan ekonomik gelişmeler nedeniyle fiyatlar artsa da olması gerekenin üzerinde yapılan her artış aslında aynı gemide olduğumuzu unutanların geçici mutluluğudur. Altında, dövizde, evde, otomobilde fahiş fiyat artışları maalesef oldu. Ama en acı olanı da milyonları yakından ilgilendiren gıda tarafında olanıydı. Zira insan yemeden yaşayabilen bir varlık değil!
İnsanoğlunun imtihanı zor, ağır ve çetin... Dünya, son 50-60 yıllık dönemde beş kattan fazla büyürken, temel insan haklarına erişemeyen yaklaşık 4 milyar insan var karnede. Notlar pek de iyi değil. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre, dünya üzerinde 820 milyon insan yani her 9 kişiden biri açlıkla mücadele ederken, 670 milyon insan diğer bir deyişle her 12 kişiden biri obezite sorunu yaşıyor. Yapılan bir çalışmada dünya üzerinde yaklaşık 7,8 milyar insan yaşarken yıllık 10 milyar insana yetecek gıda üretiminin yapıldığı tespit edilmiştir. Komşusu açken tok yatanların hatta komşusunun açlığını daha da derinleştirenlerin dünyasını yaşıyoruz. Bu durum bize gıda güvenliği ve gıdaya ulaşma sorununun sadece arz yönlü olmadığını, dünya üzerindeki gelir adaletsizliği ve bölgeler arası ekonomik farklılıklarının da önemli bir etken olduğunu göstermektedir.
Pandemi süreci bambaşka bir dönem olarak kayıtlara geçmiştir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından açıklanan tüm endeksler irdelendiğinde pandemi sürecinde tarımsal üretim ve gıda sanayinin önemi bir kez daha anlaşılmış, gıda güvenliği hususunun önemi daha net bir biçimde görülmüştür. Salgın döneminde birçok ülke gıda ve ilaç ihracatını kısıtlamıştır. Örneğin Rusya, Kazakistan, Ermenistan, Belarus ve Kırgızistan, Haziran 2020 sonuna kadar gıda ihracatı yapmama kararı almıştır. Hindistan da benzer şekilde tahıl alanında kısıtlayıcı tedbirler almıştır. Bu durum salgın sonrası dönemde de ülkelerin gıda ihracatı konusunda temkinli davranacağına işaret etmekte olup tarım ve gıda alanında kendi kendine yeten ülke olmanın önemi önümüzdeki dönemde artarak devam edecektir.